Anayasa Mahkemesinden işe iade davasında "silahların eşitliği ilkesinin ihlali" kararı

Anayasa Mahkemesi, iş yerinden baskı kurulduğu gerekçesiyle istifa eden ve açtığı işe iade davasında, olayın tanığı iş arkadaşının tanıklıktan...

15 Aralık 2021 - 12:00
Anayasa Mahkemesi, iş yerinden baskı kurulduğu gerekçesiyle istifa eden ve açtığı işe iade davasında, olayın tanığı iş arkadaşının tanıklıktan çekinmesi üzerine bu konuda değerlendirme yapılmadan davası reddedilen kişinin başvurusunda, "silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine" karar verdi.

Resmi Gazete'de yer alan karara göre, Ankara'da bir özel şirkette 2009'da çalışmaya başlayan kişi, "bir terör örgütünün üyesi olduğu iddiasıyla iş akdinin feshedileceği söylenerek üzerinde baskı kurulduğu" gerekçesiyle 2016'da istifa etti.

Baskı nedeniyle istifa etmek zorunda kaldığını öne süren çalışan, bir süre sonra işe iade davası açtı, şirket yetkililerinin kendisini istifaya zorladığı sırada buna şahit olan H.U'nun tanık olarak dinlenilmesini talep etti.

H.U. ise mahkemeye verdiği dilekçeyle, "davalı şirkette direktör olduğunu, menfaat ihlali tehlikesi nedeniyle tanıklıktan çekinmek istediğini" belirtti.

İşe iade davasına bakan mahkeme, tanığın çekinme talebi hakkında herhangi bir değerlendirme yapmadan, başvurucunun kendi isteğiyle işten ayrıldığı gerekçesiyle davayı reddetti.

Kararın kesinleşmesinin ardından başvurucu, tanık dinlenmeden davanın reddine karar verilmesi nedeniyle "silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini" ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı.

Başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosya yerel mahkemeye gönderildi.

- Kararın gerekçesinden

Anayasa Mahkemesinin kararında, taraflarca gösterilen bir tanığın kanunda sayılan sınırlı şartları gerekçe göstererek tanıklıktan çekinmesinin mümkün olduğu ancak çekinmenin kanunda sayılan haklı nedenlere dayanıp dayanmadığı hususunda mahkemelerin değerlendirme yapması gerektiği ifade edildi.

Olayda başvurucunun iddiasını ispat etmede tanığın "tek ve belirleyici delil" olduğuna işaret edilen kararda, bu gerekliliğin daha da önem kazandığını bildirildi.

İşe iade davasında tanığın, tanıklıktan çekinme talebinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve sonuçları hususunda değerlendirme yapılmaksızın davanın reddine karar verildiği aktarılan kararda, başvurucunun talep etmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay tarafından da tanığın çekinmesine dair bir değerlendirme yapılmadığı vurgulandı.

Kararda, şu tespitler yer aldı:

"Başvurucunun istifa dilekçesinin baskı altında imzalatıldığı ve gerçek iradesini yansıtmadığı iddiasını ispat etmede belirleyici delil olan tanığın çekinmesi, başvurucuyu aleyhindeki delillerin aksini ispat imkanı hususunda davalı işverene nazaran zayıf bir konuma düşürmüştür. Bu itibarla yargılama makamlarınca başvurucunun dezavantajlı durumunu gidermek için ilgili usul kurallarında öngörülen ve Yargıtay içtihadında da benimsenen şekilde dengeleyici imkanların sağlanması gerektiği halde bu yönde bir değerlendirme dahi yapılmamış olmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır."